ne büyükmüşsün çocuk
be ne taş yüreğindeki
tenin dokunamadığım doğa
değişsin gayrı yenilmişliğimiz
siyah da yakışır sevdiğime
hüzün ellerine yapışır
üşümek de güzel seninle
hayata sövmek de
ıssız coğrafyaların kirpisi
her şeyin ortasında bir yarıma
bıraktın bütün bir hayatı
nasıl taşısın sensiz
dağ mı dayanır
tutturdum sancılarımı
avuç atarından gelene
sıcak bir nehir gibi
başımın döngüsü
içim geçer
boş duran sandalye
taşıyor kokunu
masum değil artık
leylak cinayetler işliyor
yaşam ve ölüm birlikteliğine
ellerim hâla susuyor…
‘yazmak değildi önemli olan
yaşamaktı hayatı,
ve soluk kesilmek.
herkes yaşadı
benden saklananı’
aralık 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder